İnsan farkındalıktır, farkedebildiğin kadar insansın!
İNSAN

İNSAN

Kişi bu beşer dünyaya gelmeden önce sonsuz bilinç Öz saf farkındalıktır.

Ta ki kişi ana rahminden düşer düşmez kendini bir ailede, bir kültürde, bir tolumda buluyor.

Üryan geliyor bu beşer dünyaya.

Daha sonra yavaş yavaş beşer kimliği giydiriliyor. İsmin bu, ailen bu, dinin bu yaşadığın kültür bu.

Atalarının ailenin yolunda gidersen mutlu iyi olursun, gitmezsen kötü mutsuz olursun.

Adeta hamura şekil verir gibi şekillendiriyorlar.

Beşer hayatın amacı; doğduğun toplumun örf ve adetlerine göre yaşamak meslek sahibi olmak çalışmak evlenmek anne veya baba olmak onları yetiştirmek.

Büyütmek iş, ev,eş sahibi etmek daha sonra zaman ömür kalırsa emekli olup bir köşede oturmak ölümü beklemek. Kendini sorgulamayan, neden bu beşer dünyaya geldim?

Amacım görevim ne demeyen kişiler hiç doğmamış var olmamış gibidir, geldiği gibi gider.
Oysa ki taa baştan beri gerçek doğası sonsuz bilinç haliydi, bu varlık dünyası bilinç üzerine bindirme yaptı.
Ne kadar çok bindirme yükleme yapıldıysa işte o kadar çok kendinden uzaklaştı.
Gerçek sonsuz BEN halinden uzaklaştı. Beşer dünyanın cazibesine kapıldı para, mal , mülk , şehvet, şöhret, hırs, kin, kibir, intikam, itibar yani kısacası nefs tuzağına düştü.

Çokluk dünyası zıtlıklar dünyasına düştü, cennet ve cehennemin olduğu yer. Buranın zor ağır acı olduğunu düşünenler işte bu dünyadan çıkmak isterler bu süreçten sonra arayış başlar. Bu arayış çoktan teke doğru olan bir yoldur.

Yol uzun, yorucu, engebeli olsa da yolun sonunda ışık aydınlık olduğunu his eder. Nerden mi his eder ? En baştan beri kendi içinde olan gerçek doğası sonsuz bilinçten. Yolculuk da en başta kendine giydirilen kimlikleri teker, teker bırakmakla başlar.
O kadar çok sahiplenmişiz ki bırakırken ne kadar çok acı çekeriz.
Benim malım- mülküm, unvanım, benim ailem benim çocuğum, benim inancım vs saymakla bitmez.
Çoğu kişi yolculukta bu aşamada yolda kalır.
Tek bir yolcu yolu tamalar. O da üryan geldiği gibi üryan gideceğini hatırlayan, bu beşer dünyayı sahip olmak değil de şahit olduğunu idrak eden,
Gerçek anlamda İNSAN olur.
Tek bir İNSAN vardır.
İşte bu insana İnsanı Kâmil denir.
Diğer görünen kişiler de o tek insanın vizyonun da görünen görüntülerden illüzyondan ibarettir.
Kâmil insan mertebesine gelen kişi dünyadan çıkmış, dünyayı kendi içine almıştır.
En baştaki hali sonsuz bilinç haline dönmüştür.
Sonsuz sınırsız kainat olmuştur.
Dünya da olan biten her şeyin kendisinden açığa çıktığını biliyordur. Çünkü dünya artık kendi içinde.
Bu durumda iyinin kötünün güzelin çirkinin bütün zıtların beşer kimliğine ait olduğunu bilir.
Artık beşer kimlik ölmüştür yeni bir bilince doğmuştur. Dışardan görüntü olarak aynı kişi gibi görünür ama içerden kâinattır.
Yeni birlik bilinciyle her zerrede zuhur eder.
Her zerre de her kişide kendini gördüğü için güzel hal üzeri var eder onları vizyonunda.
Her An yeni bir dünya yazılımı Kurandır.
Kurduğunu okuyandır İnsan-ı Kâmil. Aydınlanmış kişiye Kâmil İnsan denir.
Adı üzerinde aydın, gittiği her alanı aydınlatır. Kendi içini gözlemler karanlıkta kalan taraflarını da aydınlatmak için bilinç aktarımı yapar karanlıkta kalan her yer aydınlık olsun diye. Yani kendinden kendine dir bütün akış, bütün aşk...
Feride, 08/10/2023